"Mutluluğu bile paylaşamadığınız insanlarla aile olduysanız, veda etmenin ne anlamı vardı ki?"
Beni derinden etkiledi dün okuduğum bir kitabın bu cümlesi.Ummadığım büyüklükte bir yara açıldı ruhumda, boyutunu ben bile ölçemem.
Zaten ölçmek-biçmek bana bahşedilmemiş ve tarafımdan, sonradan dahi kazanılamamış yetenekler gibiler. Kendi ailemde kendi kardeşim tarafından yeterince önemsenmeyen ve her hareketi yanlış yorumlanıp niyeti sorgulanan, kendi babam tarafından hiç anlaşılamayan ve anlaşılmaya dahi çalışılmayan, kendi annem tarafından anlaşılıp anlaşılmadığım konusunda kafası karıştırılarak nice hayal kırıklıklarına gark olmuş biriyim.
Hiç anlaşılmamış olmak mı acıtır bir insanı yoksa anladığını sandığı kişiden gelen anlamsız/acımasız sözler mi? Yoksa hayatındaki kişinin bu bağlamda annesi gibi hareket etmesi mi?
Birbirimizin travmalarını canlandırıyoruz sadece.Bu ilişki bağlanma şekilleri açısından hatalı en başta.Bir anxious- avoidant ile bir anxious.
Sahi nasıl oluyor da buraya hep içimdeki en karanlık köşelerden çıkan en melankolik düşünceleri yazabiliyordum yalnızca?
Karamsar olmayan, karamsar biriyim ben.Evrimleşmemiş.Evrimi konusunda bütün şartları olgunlaştıramamış/olgunlaştırılamayan.
Güncelleme : 1 yıl sonra...
Anlaşılmak değil kendini anlatmakma şekli olay. Tam bunu beceremeyenler kulubunden çıkar gibi olmuştum, bir mental breakdownla her şey daha boka sardı.
To conclude,
Stop waiting shit to get better, there'll only be some different kind of shit.
Comments